Dünya üzerinde şüphesiz ki Rus edebiyatının yeri yadsınamayacak bir durumdadır. Bu edebiyatta yer alan yazarların uzun gözlemler sonucu ellerinden çıkan ve kendi hayatlarının bir yansıması olarak nitelendirebileceğimiz kitapları okuyup öğrenmek bizler için çok büyük bir kültür birikimidir ve büyük bir mirastır. Bundan dolayı sizler için “Rus Edebiyatından Herkesin Okuması Gereken 10 Kitap” listesini hazırladık. Keyifli okumalar…
Lev N. Tolstoy – Anna Karenina
Listeye Tolstoy’un unutulmaz eseri Anna Karenina ile başlıyoruz. Yazarın başyapıtlarından birisi olan Anna Karenina’da toplumsal olayların yanı sıra bireyin duygularını ve iç hesaplaşmalarını olağanüstü bir yetenek ile aktardığını görüyoruz. Aşk, evlilik, ihanet ve ihtiras gibi kavramları edebi dehasıyla mükemmel bir şekilde işleyen yazarın eserinin de güncelliğini yitirmeyeceğini her okuyuşumuzda anlıyor olacağız.
Eserimizde, Anna Karenina ile üst düzey bir devlet memuru olan Aleksey Aleksandroviç arasında mutsuz ve sıradan bir evlilik vardır. Anna Karenina’nın evlilikte gördüğü tek teselli biricik oğludur. Ağabeyi ve yengesinin aralarının bozuk olması ve onları barıştırmak üzerine gittiği Moskova’da yakışıklı bir kont olan Vronsky ile tanışır. Buradan sonra Anna Karenina için büyük bir dönüm noktası gelmiştir…
Anton Çevhov – Altıncı Koğuş
Listemize, modern öykünün en büyük ustalarından birisi olan Anton Çehov ile devam ediyoruz. Rus edebiyatında tiyatro ve öyküleri ile ön plana çıkan yazarın Altıncı Koğuş adlı eseri gerek okuyucuyu büyüleyici bir şekilde içine alması gerek içe dokunmasıyla büyük bir eser özelliği taşıyor.
Eser, bir taşra kasabasında yer alan akıl hastanesinde geçmekte. Bu akıl hastanesine kapatılan fakat eğitimli bir hasta olan Ivan Dimitriç ve Doktor Andrey arasında geçen felsefi diyaloglar ve çatışmalar kitabın özünü oluşturuyor desek yalan söylememiş oluruz. Ivan Dimitriç, maruz kaldıkları durumun haksızlıklarını dile getirip karşı çıkarken, Doktor Andrey ise bunları umursamamak konusunda ısrar eder ve bu durumu değiştirmek için de herhangi bir harekette bulunmaz. Fakat bu durum fazla sürmez. Doktor içerisinde bulunduğu büyük yanılgının farkına vardığında ise her şey geç olacaktır…
Ivan Sergeyeviç Turgenyev – Babalar ve Oğullar
Ivan Sergeyeviç Turgenyev, 19. yüzyılda yaşamış ve döneminin Avrupalı bir bakış açısına sahip tek yazar olarak karşımıza çıkıyor. En önemli eseri olan Babalar ve Oğullar’da geleneksel bir hayat biçimi ile bireyselliği karşı karşıya getirmektedir. Kitabın isminde yer alan babalar, ataerkil toplumun körü körüne bağlandığı bir gelenekselliği temsil ederken, oğullar ise bu gelenekselliği ve körü körüne bağlanılan inançları yok sayan bir kesimi temsil eder. Bu kuşak çatışmasını, gelin hep birlikte okuyalım.
Fyodor M. Dostoyevski – Suç ve Ceza
Listemize, şüphesiz en büyük başyapıtlardan biri olma özelliği taşıyan Dostoyevski’den Suç ve Ceza ile devam ediyoruz. Dostoyevski, yazmış olduğu bu eser ile çok kişiyi etkilemiş bir yazardır. Mükemmel bir olay örgüsü ve kişiyi içine çekip bırakmayan bir roman olarak adını tarihe yazdırmıştır. Kitabın ana karakteri olan Raskolnikov, Rusya’da hukuk öğrenimi gören fakir bir öğrencidir. Fakirlikten gelen hayat zorlukları ve çaresizlik ile işin içinden çıkamaz ve hukuk öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalır. Bundan sonraki hayat ona karşı merhametsiz bir şekle bürünecek ve onu büyük bir hataya doğru sürükleyecektir…
Mihail Bulgakov – Köpek Kalbi
Bir diğer eserimiz, usta kalem Bulgakov’dan Köpek Kalbi ile geliyor. Yazıldıktan tam 60 sene sonra ancak yayınlanabilen eserde, Sovyet Rus toplumuna karşı atfedilen trajikomik bir hiciv göze çarpar. Eserde ünlü profesör, bir sokak köpeği bulur ve onu bir kobay olarak kullanıp insanlaştırır. Bunun sonucunda hayvani özelliklerini tam olarak yitirmeyen yani yarı köpek yarı insan bir şekildeki canlı üzerinden yazar, Sovyet Rus toplumuna odaklanır. Yer yer mizahi, yer yer de dramatik bir şekil alan kitabı siz de severek ve şaşırarak okuyacaksınız.
Anton Çehov – Vişne Bahçesi
Listemize bir diğer başarılı Çehov eseri olan Vişne Bahçesi ile devam ediyoruz. Anton Çehov’un 19. yüzyılın sonlarını doğru yazmış olduğu bu oyunda, değişen Rusya üzerinden parçalanan bir ailenin dramı anlatılır. Toprak köleliğinin kaldırılmasıyla soyluların çok az miktarlar karşılığı baktıkları köylüler sivrilir. Burjuvazinin çöküşe geçmesi ve köylülerin bu sebeple ön plana çıkması onları soylu hayatına sürükler. Para kazanma hırsının neden olduğu bir acımasızlık ile vişne bahçesinin hazin sonunun anlatıldığı bu eser bizlere tarihten çok değerli anekdotlar sunuyor.
Lev Tolstoy – İnsan Neyle Yaşar?
Sırada Tolstoy’un kısa ama bir o kadar da etkileyici bir eseri olan “İnsan Neyle Yaşar” karşımıza çıkıyor. Tolstoy’un kısa öykülerden oluşun ve ismini ilk öyküden alan bu eser, mutluluk, huzur gibi kavramların maddi şeyler içerisinde değil de daha çok manevi değerler üzerinden sağlanabilirliğini kanıtlar niteliğinde olduğunu gösteriyor ve insan sevgisi, inanç gibi kavramları özenle harmanlıyor. Kitapta yer alan diğer öykülerde ön yargı, açgözlülük gibi kavramlar üzerinde duran yazar, bizlere güzel bir eser sunuyor.
Nikolay Vasilyeviç Gogol – Ölü Canlar
Gogol’ün akıllara kazınmış olan Ölü Canlar eseri ile listemize devam ediyoruz. Ölü Canlar’ı üç cilt halinde tasarlamış olan yazar, eserin ilk cildinde Rus bürokrasisini ağır eleştiri yağmuru altına tutması nedeniyle büyük bir tepki görür. Bu nedenle diğer iki cildi tamamlayamaz. Bir kriz anında ise ikinci cildin el yazmalarını ne yazık ki yakar. Fakat bu durum eserin küçülmesine değil aksine büyümesine yol açar. Eser, 19. yüzyıl Rusya’sında toplumsal düzenin ve bireylerin eleştirisini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serer ve yaşananlara bizi tanık eder.
Fyodor M. Dostoyevski – İnsancıklar
Listemizde sona yaklaşırken sırada bir diğer eseriyle değerli yazar Fyodor M. Dostoyevski karşımıza çıkıyor. Mektuplaşma şeklinde yazılmış bu kitapta, Rusya’nın ezilen, hor görülen alt tabaka insanları üstün bir dille anlatılıyor. Kızıl Panda Yayınevi’nden de çıkan bu eserde, yoksulluk ve yalnızlık çekmekte olan iki karakterin birbirilerine olan mektuplaşmalarıyla yoksulluğun ne olduğunu gerçekçi bir anlatımla okurken, bunu iliklerimize kadar da hissedeceğiz…
Grigoriy Petrov – Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Listemizi, unutulmaz bir eser olan Beyaz Zambaklar Ülkesinde ile bitiriyoruz. Atatürk’ün okulların müfredatına konması gerektiğini söylediği Grigoriy Petrov’un bu eserinde, Finlandiya’nın İsveç himayesi altından kurtulup, Rusya himayesi altına geçmesi ve bu sayede daha fazla özgürleşip kendi hür insanlarını oluşturma çabasını anlatıyor. Ülkenin, içerisindeki zorlu yaşamdan, nasıl beyaz zambaklar ülkesine doğru terfi ettiğini gördüğümüz bu eseri, siz değerli Kitapkolik ailesine tavsiye etmekten mutluluk duyuyoruz.