Açıklama
“Dört ayak üstünde yürünmez; bu bir kanundur. Biz insan değil miyiz?”
“Suyu dilinle içemezsin; bu bir kanundur. Biz insan değil miyiz?”
“Et de balık da yenmez; bu bir kanundur. Biz insan değil miyiz?”
“Ağaçlar pençelenmez; bu bir kanundur. Biz insan değil miyiz?”
“İnsanlar kovalanmaz; bu bir kanundur. Biz insan değil miyiz?”
Bahsettikleri bu kanunlar içinde aptalca davranışlarda bulunmak ve bunun yanı sıra bir insanın kolay kolay hayal bile edemeyeceği en olmadık, en uç örnekler vardı. Hepimizi ritmik bir coşku sarmıştı. Bu akıl kârı olmayan kanunları sayıp garip seslerle garip hareketler yapıyorduk. Bu tuhaf adamların hareketleri bana da bulaşmıştı, ama içimdeki garip hisle halime üzülsem mi sevinsem mi bilmiyordum. Kanunları okumak oldukça zaman aldı. Daha
sonra yeni bir ezgi başladı.
“Onunki Acının Evidir.”
“Onunki Yaratan Eldir.”
“Onunki Yaralayan Eldir.”
“Onunki İyileştiren Eldir.”
O diye bahsettiğimizin kim olduğunu bilmeden, saçma sapan bir sürü başka söz söyledik. Bunun bir rüya olduğunu düşünebilirdim; ancak daha önce rüyamda böyle ilahi gibi bir şey okuduğumu hiç hatırlamıyorum.
Devam ettik, “Onunki göklerdeki şimşektir. Onunki derin, tuzlu denizdir.”
O an birden “Moreau bu insanları hayvanlaştırdıktan sonra kendinin Tanrı olduğu fikrini zihinlerine sokmuş olabilir miydi?” diye düşündüm. Ancak etrafı sarmış olan bu keskin beyaz dişli yaratıklar karşısında ilahi okumayı bırakıp bunu daha derin bir şekilde düşünecek durumda değildim.
“Onunki gökyüzündeki yıldızlardır!”
Nihayet ilahi bitti. Maymun Adam’ın yüzü ter içinde parlıyordu. Artık gözlerim karanlığa alışmış, karanlıktaki o yaratığı daha iyi görebiliyordum. Skye teriyeri gibi gri tüylü, gövdesi insan gövdesini andıran bir yaratıktı bu. Tam olarak neydi bunlar? Etrafınızın bunlar gibi tuhaf yaratıklar ve deli insanlarla kaplı olduğunu hayal edin! Belki o zaman ne hissettiğimi daha iyi anlayabilirsiniz.
Kızıl Panda Klasikler Dizisi – 51
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.