Açıklama
“Oyunların şahı olan bu oyunun, zihinsel anlamda neler yarattığına dair hiç kafa yordunuz mu bilmiyorum. Ama tesadüf kavramıyla hiçbir alakası olmayan satrançta, insanın kendisine karşı oynamak istemesinin mantıksal açıdan saçmalık olduğunu anlamak için çok da kafa yormaya gerek yok. Aslında satrancın cazibesi, stratejisinin her beyinde farklı biçimde gelişmesinden kaynaklanır. Bu ruhsal savaşta siyah, beyazın o an hangi hamleleri yapacağını bilemez ve sürekli tahmin etmeye, kaçış yolları bulmaya çalışır; bu esnada da beyaz taş, siyahın niyetini anlamaya ve hamlesini savuşturmaya çalışır. Aynı kişi hem siyahı hem de beyazı oynarsa o kişinin beyni hem her şeyi bilmek hem de bilmemek durumundadır, bu büyük bir çelişkidir; beyaz olarak oynarken bir dakika önce siyah olarak hedeflediği şeyi zihninden silmelidir. Bilincin ikiye bölündüğü bu iki kişilik düşünme şeklinde, beyin tıpkı bir cihazda olduğu gibi açılıp kapanmak ister; yani satrançta kendine karşı oynamak, kendi gölgenin üstünden atlamak gibi bir çelişkidir. Sözün kısası, bu imkânsızlığı, bu saçmalığı çaresizlik içinde aylarca denedim. Ancak aklımı kaçırmamak ve delirmemek için başka şansım yoktu. İçinde bulunduğum korkunç durum nedeniyle hiçliğin beni etkilemesindense kendimi siyah ve beyaza bölmeyi denemek zorundaydım.”
Kızıl Panda Klasikler Dizisi – 60
Kitap Yorumu –
“Satranç”, Avusturyalı yazar Stefan Zweig tarafından yazılan bir kısa hikayedir. İlk olarak 1941 yılında Buenos Aires’te yayınlanmıştır.
Roman, II. Dünya Savaşı sırasında Amerika’ya kaçan eski bir Avusturyalı diplomat olan Dr. B.’nin hikayesini anlatır. Dr. B. gemide seyahat ederken, on yıllar önce İstanbul’da tanıştığı bir adam olan Mirko Czentovic ile satranç oynamaya başlar. Mirko, dünya şampiyonu olmasına rağmen, birçok kişi onun davranışlarını kaba ve itici bulmaktadır. Dr. B. ise Mirko’yu yenmek için kendine bir strateji belirler ve oyun sonunda zaferi kazanır.
Roman, Zweig’ın Avrupa’daki Nazi zulmünden kaçışının bir yansımasıdır. Roman, insanın ruhsal sıkıntılarını, kaybedilen umutları ve trajik insan hayatlarını vurgular. Ayrıca, insanın iç dünyasına ve zihinsel yeteneklerine olan ilgiyi de yansıtır. Roman, Zweig’ın en ünlü ve en beğenilen eserlerinden biridir ve birçok dilde yayınlanmıştır.