Türk Edebiyatında Herkesin Okuması Gereken 11 Eser - Kitabı Satın Al

Türk Edebiyatında Herkesin Okuması Gereken 11 Eser

Eşsiz edebiyatımızın eşsiz eserlerinin bizler için ne kadar büyük bir nimet olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Gerek havasıyla, gerek anlatımıyla, gerek de o içe sinen özgünlüğüyle bu kitaplar, başucu eser olma niteliği taşırlar. Biz de bu haftaki başlığımızı bu güzide eserler için ayırdık ve sizler için “Türk Edebiyatında Okunması Gereken 11 Eser” başlığı altında seçtiğimiz kitapları derledik. Keyifli okumalar…

Peyami Safa – Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Listemize üstat Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu eseri ile başlıyoruz. Bu eser bizleri kemik hastalığı ile muzdarip olan bir gencin kendi iç dünyasına götürüyor. Kitaptaki başkarakterimiz hastanelerden hastaneye giden ve artık bu durumdan sıkılmış ve bıkmış bir hasta. Hastalığına bir türlü tedavi bulunamayan karakterimiz artık içinde bulunduğu hastaneyi bir koğuşa yani hapishaneye benzetiyor ve kitabımız da ismini buradan alıyor. Durum hikayeciliği örneği ve öte yandan otobiyografik özellikler taşıyan eser, çok güçlü psikolojik gözlemleri ile okuyucusuna edebi zevki tattırıyor. Kitabı bitirdiğinizde, ayak kemiklerinizin sızlayıp ağrıdığını hissedeceksiniz.

Peyami Safa – Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Listemize üstat Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu eseri ile başlıyoruz. Bu eser bizleri kemik hastalığı ile muzdarip olan bir gencin kendi iç dünyasına götürüyor. Kitaptaki başkarakterimiz hastanelerden hastaneye giden ve artık bu durumdan sıkılmış ve bıkmış bir hasta. Hastalığına bir türlü tedavi bulunamayan karakterimiz artık içinde bulunduğu hastaneyi bir koğuşa yani hapishaneye benzetiyor ve kitabımız da ismini buradan alıyor. Durum hikayeciliği örneği ve öte yandan otobiyografik özellikler taşıyan eser, çok güçlü psikolojik gözlemleri ile okuyucusuna edebi zevki tattırıyor. Kitabı bitirdiğinizde, ayak kemiklerinizin sızlayıp ağrıdığını hissedeceksiniz.

Latife Tekin – Sevgili Arsız Ölüm

Sıradaki eserimiz, Latife Tekin’in gençlik yıllarında verdiği ilk romanı olan Sevgili Arsız Ölüm ile listemize devam ediyoruz. Kürsüden inip halkına yüksekten bakmayı reddeden yazar, yoksulların dilini anlatan birisi yani bir çeşit çevirmen olarak karşımıza çıkıyor. Sevgili Arsız Ölüm’ü annesinin ölümünden kısa bir süre sonra yayımlanan ve ona atfeden Latife Tekin, bizlere yoksul insanların içerisinden sıcacık bir eser sunuyor. Bunun yanı sıra eserlerinin birçok dile çevrilmiş olması da evrensel bir niteliğe sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar – Huzur

Sıra geldi edebiyatımızdaki mihenk taşlarından birisi olan Ahmet Hamdi’nin Huzur adlı romanına. Yazarın listemize aldığımız Huzur’u, Cumhuriyet Dönemi’ndeki aydınların yaşamış olduğu benlik problemleri ile o zamandaki İstanbul çevresini harmanlayarak okuyucularına sunuyor. Kitabımızdaki Mümtaz, Nuran’ı seven, İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden korkan ve cumhuriyeti tam kabul edip etmeme sorunsalı arasında boğulup kalmış birisidir. Nuran ise aynı duyguları Mümtaz’a besleyen, fakat çevresinden gelen doğru yanlış dedikodulara kulak asan ve üzerindeki baskılardan sıkılmış bir karakterdir. Bu ilişkinin bizi nerelere götürdüğünü ve perde arkasındaki yaşananları okurken kitap bizi bambaşka bir diyara sürükleyecek.

Oğuz Atay – Tutunamayanlar

Listemize, yayımlandığı zamanlarda çok fazla olumsuz eleştiri alan Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı ile devam ediyoruz. 1970 yılında TRT Roman Ödülü’ne layık görülen eser, maalesef o zamanlar pek ilgi görmedi ve birkaç sene içerisinde de unutuldu. Kitabı bastıracağı ilk zamanda çoğu yayınevinden de olumsuz geri dönüş aldı ve kendini yaşarken unutulmuş biri olarak niteledi. Tutunamayanlar’da olayları okuyucuya sunmaktan çok ruhsal çözümlemeler ve çağrışım gibi öğeler üzerinden anlatan yazar, edebiyatımızdaki postmodernizmin önemli isimlerinden birisi olarak yerini aldı.

Orhan Pamuk – Kara Kitap

Listemizi yarılarken, ülkemize Nobel Ödülü’nü getirmiş olan Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı ile devam ediyoruz. Yazarın başyapıtlarından birisi olan eser, farklı anlatış tarzıyla, içine çeken konusuyla Türk edebiyatında iyi bir yerde bulunuyor. Doğu kültüründeki “arayış” kavramı üzerinden Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk adlı eserinden günümüze bir çeşit uyarlanmış hâlidir diyebiliriz. Romanda Galip adlı sembolik karakter Aşk’ı yani arayış hâlindeki kişiyi temsil ederken, Rüya karakteri ise Hüsn’ü yani güzelliği ve aranılan kişiyi temsil ediyor. Kitabı okuduğunuz her satırda dolu dolu bir anlatımın tadına varacaksınız.

Halit Ziya Uşaklıgil – Aşk-ı Memnu

Unutulmaz eseri ile akıllara kazınan Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu’su ile listemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Türk edebiyatının Batılı anlamda kabul edilen ilk büyük roman olma özelliği taşıyan eser, bizleri Osmanlı Devleti zamanındaki seçkin sınıf diye tabir edilen kişilerin arasına konuk ediyor ve o zamanın insan ilişkilerini ele alıyor. Bihter ve Behlül’ün yaşadığı yasak aşkı ele alan kitap, günümüzde dahi büyüklüğünü korumaya devam ediyor.

Reşat Nuri Güntekin – Acımak

Sıradaki eserimiz, Anadolu’da çeşitli gözlemlerde bulunan ve dönemin sosyal yaşantısını okuyucusuna sunan Reşat Nuri’den Acımak ile geliyor. Acımak bir öğretmen ile babasının bakış açılarından ayrı ayrı içe dokunan yaşam öykülerini anlatıyor. Yazar, Cumhuriyet Dönemi öncesinde yeni mezun olmuş olan Zehra Öğretmen üzerinden olayları ele alıyor. Zehra Öğretmen’in hem iş hem de sosyal alanda yaşadığı çatışmaları ve orada karşılaştığı uyumsuz ilişkileri bizlere sunan Reşat Nuri, en önemlisi bizlere bu acıklı eserde ön yargının ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlatıyor olacak.

Hüseyin Rahmi Gürpınar – Gulyabani

Listemize, büyük yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani adlı eseri ile devam ediyoruz. Gulyabani, o zamanın şartları altında hurafe diyebileceğimiz unsurlardan etkilenen insanları konu alıyor. Din kavramı adı altında var olan akıl ve mantıktan uzak her türlü batıl inançlardan toplumun kurtulması gerektiğine inanan yazarın, Gulyabani’de bunlarla alay ettiğine şahit oluyoruz. Edebiyatımızda fantastik öğeler barındıran ilk korku romanı olarak da nitelendirebileceğimiz bu kitap, siz okuyucularını bekliyor.

Mehmet Rauf – Eylül

Mehmet Rauf’un Türk Edebiyatında ilk psikolojik roman niteliği taşıyan Eylül romanı ile listemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yazar, bu romanında karakterlerin iç dünyalarını bizlere duyurma kaygısını ön plana almış olmasıyla karşımıza çıkıyor. Eserde evli bir kadın ile bu kadının evine ziyaretlerde bulunan akrabasının yasak olan aşkı anlatılıyor. Suat’ın kocasına ve Necip’e duyduğu aşk arasındaki gelgitli buhranların anlatılmasının yanı sıra Necip’in Süreyya ve Suat arasındaki aşk çıkmazı, güçlü psikolojik tahlillerle okuyucuya veriliyor.

Kemal Tahir – Yorgun Savaşçı

Listemizde sona yaklaşırken Kemal Tahir bizleri Yorgun Savaşçı adlı eseri ile karşılıyor. Yazar, Osmanlı’nın Mondros Mütarekesi’ni imzalamasından Milli Mücadele’nin güçlendiği devre kadar süregelen olayları Cehennem Topçusu lakaplı Cemil karakteri üzerinden anlatıyor. Kemal Tahir’in esir şehir üçlemesinin son kitabı olan Yol Ayrımı eserinde de karşımıza çıkan Cemil, Anadolu’da savaşın bitmesi nedeniyle İstanbul’a dönmüştür. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere yorgunluğunun dinlendikçe arttığını hisseden Cemil’in gözünden mütareke sonrası İstanbul’u, tüm canlılığı ile görüp okuyacağız.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Yaban

Bu haftaki listemizi Yakup Kadri’nin Yaban adlı romanı ile noktalıyoruz. Eserde yaban kelimesi aydın bir insanın, yaşadığı yerden farklı bir ortamda bulunduğunu anlatan bir kelime olarak karşımıza çıkıyor. Edebiyatımızda köylü-halk çatışması adını verdiğimiz türün başını çeken romanlardan birisi olan Yaban, Anadolu’daki bir köyün cahilliğini, geri kalmışlığını, Çanakkale Savaşı’nda sağ kolunu vermiş ve bu köye gelmiş olan Ahmet Celal karakteri üzerinden bizlere anlatıyor. Eseri okurken bu çatışmaya konuk olacağız ve olanları hayretler içerisinde okuyacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir